NARUTO (NARUTO)



     Merhabalar,

   İlk karakter tanıtımını ülkemizde de oldukça popüler olan Naruto ile yapacağım. Bunu herkes biliyordur neden farklı karakterlerden başlamadın diyenler olabileceği için önce neden Naruto ile başladım ona değineyim. Aslında izlediğim ilk anime Naruto değil ama anime olduğunu bilerek izlediğim ilk anime Naruto’dur. Daha öncesinde Captain Tsubasa, Yu-Gi-Oh, Pokemon, Digimon, Dragon Ball, Beyblade ve One Piece gibi animeleri izlemiştim ama hepsi televizyonda yayınlanan ve denk geldikçe izleyebildiğim şeylerdi. Anime olduklarını dahi bilmeden izlediğim çizgi filmdi hepsi benim için. İlkyazımda bahsetmiş olduğum “ancak daha sonra kardeşimin internetten bir şeyler bulup izlediğini görünce benim de ilgimi çekti” konusuna bahis olan ve internetten izlediğimiz o serinin adı, Naruto. İşte ilk karakter olarak Naruto'yu seçme nedenim budur. Neticede herkes için ilk olan şeylerin, her zaman ayrı bir yeri vardır diye düşünüyorum.
   Yer yer karakterin kendisine dokunmaya çalışacağımız için o an bulunduğu ruh halini de anlamaya ve cevaplamaya çalışalım. Elbette, yüzlerce bölümden oluşan bir serinin ana karakterini birkaç sayfada anlatmak pek kolay değil ama deneyelim. Yeteri kadar açıklama olduğuna göre artık başlayabiliriz.
   Naruto, daha bebekliğinde hem annesini hem de babasını kaybetmiş bir yetim. Yaşadığı köyde neredeyse kimse tarafından ilgi görmeyen hatta ilgi görmeyi bir kenara bırakın, ailelerin çoğu tarafından korkulan ve çocuklarının arkadaşlık dahi yapmasını istemedikleri biri. Kendi içinde kutsal bir yaratık ile yaşamak zorunda kalan ve bu nedenle herkesin, canavar çocuk diye ötekileştirdiği bu çocuk, dikkat çekmek için köyü birbirine katan, asla yerinde durmayıp sürekli ceza alan bir zıpırdır ilk başlarda. Ne kadar ceza alsa da bunları umursamaz ve bu davranışlarına devam eder. Ne yaparsa yapsın asla arkadaşı olmayan çocuk, belki kendini kabullendirebilmek belki de insanlara dokunabilmek mi istiyordu sadece? Aslında, serinin ilk başlarında dahi yaramaz diye adlandırabileceğimiz davranışlarına rağmen sevdiği kişilere değer veren ve onları korumak için yaralanmayı hiçe sayan sevgi dolu birisi olduğunu da anlayabiliyoruz. Okula başladığı ilk zamanlarda döneminin en başarısızlarından ve sürekli alay konusu olan Naruto’nun, herkese kendini kanıtlamak istediği ulvi bir amacı vardır. Hokage olmak yani herkesin başındaki kişi olmak. Evet, yanlış değil. Tüm başarısızlıklarına ve haylazlıklarına rağmen yaşadığı yerin en başındaki kişi olmak istiyordu. Belki de tüm başarısızlıklarıydı onun güçlenmesine neden olan şey yani asla vazgeçmemek ve aynı yanlışı tekrar tekrar yaparak sorunun kaynağına inmek. – Hayattaki başarımızı sağlayan şeyler de bunlar değil midir sizce? Çevrenizdeki insanlara bakın, onları değerlendirin sizce alanlarında ne kadar başarılılar ve sizce ne kadar hata yapmışlardır. Japonların son 50 senedeki başarılarının sebebi nedir, hepsi bir tesadüf mü sizce? – Başkarakterimiz Naruto, heyecan bitmeyen yaşantısı ile bizi adeta büyülemek ile kalmayıp peşinden sürüklemesini de iyi biliyor. Yeri geliyor onun söylediği anlamsız argo sözcükleri (Dattebayoo) söylüyoruz, yeri geliyor büyük bir gaz ile karşımızdaki düşmanlarımıza “Rasengan” diye bağırarak onları alt etmek istiyoruz. Seri ilerledikçe olgunlaşan karakterimizin, değişimini ve büyümesini çok yakından takip ediyoruz çünkü seri bize bu durumu sağlam bir temele dayandırarak ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Zaman geçtikçe olgunlaşan karakterimiz daha dingin ve akılcı bir yapıya bürünmek ile kalmıyor, insanlara nasıl yaklaşması gerektiğini, onlara nasıl dokunması gerektiğini de öğreniyor. Ayrıca gerçekten büyük güçlere ulaşan karakterimizin, nasıl bir yol aldığını da kendisi ile beraber yaşayarak öğreniyoruz. Serinin sonlarına doğru büyük arkadaşlıklar kuran Naruto, savaşın temelini kavramaya çalışarak barışın nasıl gelebileceği üzerine de bize yine güzel bir mantık kurmaktadır. Tüm bunların yanı sıra tıpkı benim gibi yemek yemeye bayılan karakterimiz, her fırsatta midesini doldurarak seri boyunca benim de ara sıra acıkmama neden olmuştur.
   Seride yer alan bir ana değinerek o anı değerlendirelim isterim. İlk başta söylediğim gibi yetim olan Naruto’nun ezeli rakibi ve ebedi mücadele verdiği dostu Sasuke ile ilginç bir diyaloğu olmuştur seride. Sasuke çocukluğunda iyi bir aile yaşantısı süren ve mutlu büyüyen ancak yine çocukluğunda anne ve babasını kaybeden bir karakter. Aralarında geçen diyalog da ise Sasuke arkadaşına “Sen beni anlayamazsın çünkü ailenin ne olduğunu bilmiyorsun. Senin hiçbir zaman ailen olmadı ama ben onları kaybettim, elinde olanı kaybetmek ile hiç sahip olmamak aynı değil” diyor. Sizce hangisidir daha kötü olan? Sadece aile olarak düşünmeyelim, herhangi bir durum için hiç sahip olmamak mı sahip olduğunu kaybetmek midir daha acı olan?
   İlk baştan itibaren aklımda bu tarz anlatım vardı. Biraz karakter serüveni, biraz serüvendeki o anı yaşayarak değerlendirmek, karakterlerin ruhlarına dokunabilmek ve gerçek hayattaki etkilerini sorgulayabilmek. Konsept ile ilgili yorumlarınızokumayı çok isterim. Konusu ne olursa olsun, çizim sonucu oluşan bu akıcı senaryoları izledikçe bu millet hakkında tahmin edebileceğinizden çok daha fazlasını öğrenebilirsiniz.
   Kendinize iyi bakın ve hayattan zevk almaya, onu yaşamaya çalışın.

Yorumlar