CODE GEASS (LELOUCH)
Bugün
günlerden 10 Kasım 2019. Bundan 81 sene öncesinde, tarihe geçen bir insanın;
ülkemizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün maalesef
ki öldüğü gündür. Türkiye’de ve başka ülkelerde yaşayan insanların, onun
vizyonuna ve çalışkanlığına her daim saygı duyması ve örnek alması gerektiğini
düşünmüşümdür. Tabii bunun öncesinde, insan ilk olarak kendisinden başlamalıdır
diye düşünüyorum ve bu bağlamda da giriştiğim her işte, mutlaka aklımda yer
veriyor, uygulamaya çalışıyorum.
Öncelikle
belirtmeliyim ki yazılarımda, karakterler ve seri ile ilgili küçük spoilerlar
olabilir. Şimdi gelelim bugün yazacağımız yazıya ve karaktere. Benim belki de
izlediğim yüzlerce anime serisi içerisinden en sevdiğim ve ana karakterler
içerisinden ise en hayran olduğum, yer yer aklıma getirdiğim ve bazı konularda o
olsaydı nasıl düşünürdü dediğim karaktere. Bugün, Code Geass animesinin ana
karakteri olan Lelouch’a dokunmaya, onun yaptıklarını anlamaya ve kendimizce onun
perspektifinden bazı fikirler edinmeye çalışacağız.
Lelouch
Lamperouge, asıl adı ile Lelouch vi Britannia, Japonya’da engelli kız kardeşi
ile birlikte yaşayan oldukça zeki, biraz umarsız, spor konusunda pek zayıf ve
arkadaşları ile vakit geçirmekten hoşlanan, Britanya krallığı soyundan gelen
bir lise öğrencisidir. Özellikle kardeşine pek düşkün olan karakterimiz, onu
mutlu etmek için elinden geleni yapmaktadır. Hatta biraz ötesine gidecek
olursak aldığı kararlarda ve yaptığı eylemlerde sık sık onu düşünerek “acaba
bunu yaparsam kardeşimin yüzüne bakabilir miyim, onun saflığına ihanet eder
miyim?” sorularını kendisine sormaktadır. Biz de hayatımızın her alanında,
çalıştığımız yerde, alacağımız kararlarda vs. kendimize bu soruları sormamız
gerekiyor mu acaba? Sonraki nesillere daha iyi bir hayat sunabilmek, içinde
bulunduğumuz ülkeyi daha müreffeh ve yaşanılabilir kılabilmek ve hepsinin
ötesinde kendimizi tatmin edebilecek işleri yapabilmek için bu soruları her gün
kendimize sormamız gerekiyor mu acaba? İşte bu Japon çizgi filminde de insanın
yaşadığı yer ve çevresi için neleri yapabileceğini, hangi adımları atabilecek
kadar ileri gidilebileceğini gösteriyor bize Lelouch. Bir insanın kurgusu
olarak ortaya çıkan ve çizgi karakterlerden oluşan bu hayali dünya pek gerçekçi
gelmiyor mu yoksa? Peki, bundan 96 yıl öncesinde birisi yarın Cumhuriyet’i
kuracağız deseydi size ve hatta öncesinde yaşadığı yer için ülkenin her
cephesinde savaşacak bir karakter kurgulasaydı daha mı hayali olurdu?
Önemli özelliklerinden birisi de
satranç oynamak olan bu karakterimiz (evet yanlış değil özel gücü ve belki
özelliği) sık sık bu oyunu oynayarak kendisini zihnen geliştirmekte ve en
önemli rakibi ayrıca abisi olan Schneizel’dan daha iyi bir satranç oyuncusu
olmayı istemektedir. Animede sık sık, Lelouch’un insanları ve ordusunu nasıl
yönettiğini, özellikle savaş sırasında askerlerini ne zaman bir araya getirip
ne zaman ayıracağını, ne zaman hücum edip ne zaman geri çekileceğini hangi
güçlerinin bir arada olup hangilerinin farklı bölgelerde olması gerektiğini
bize kendi perspektifinden en ince ayrıntısına kadar sunmaktadır. Hatta daha
savaş başlamadan önce nasıl pozisyon almaları gerektiğini ve savaşı hangi
konumdan hangi şartlar altında nasıl yönetmesi gerektiğini düşünüp daha sonra
rakipleri ile mücadele etmektedir. Durun bir dakika pozisyon alma, savaşı hangi
konumdan yönetme ve savaş çevresini en rahat kontrol edebilecek yerin seçilmesi
demişken bundan 105 sene öncesinde Mustafa Kemal’in, Conkbayırı’nın ele
geçirilmesini söylemesi de sanırım kurgudan ibarettir diye mi düşünelim?
Çoğu zaman, kolay güce ulaşan, çok
ezik kalmış, birden bire fazla güçlenen veya derinliği olmayan karakter ve
serileri sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Animenin başlarında pek umarsız olduğunu
söylediğim karakterimizin, bölümler geçtikçe nasıl olgunlaştığını, nasıl bir
hayale sahip olacağını, kendisinin sahip olduğu vizyonu ve görünenin ötesine
geçmenin, bir hayali gerçekleştirmek için neleri yapabileceğini ve yapması
gerektiğini adeta ilmek ilmek işleyerek bize gösteriyor. Lelouch karakteri bize
kendi hayalini ve ideallerini öyle güzel anlatıp kendisinin dünyasından nelerin
olabileceğini o kadar muazzam anlatıyor ki hayran kalmamak pek mümkün olmuyor.
Öylesine zeka oyunlarına, savaşa ve kurguya giriyoruz ki kaba bir söylem olacak
ama “Mindf… veya Kafas…” bir kurgunun ortasında buluyoruz kendimizi. Lelouch
bize tüm bu olan bitenleri izletirken ve bizi aralıksız heyecan ile kendi
yolculuğuna sürüklerken en önemli 2 özelliğinden bahsetmek isterim. Dedim ya
ulvi bir hayali var bu arkadaşın, bunları gerçekleştirebilmesi için ise her
şeyin ötesindeki ufka ulaşmalı ve görünenin ardındaki gerçeği görüp insanlara
bunu aşılayabilmelidir. Gelecekte geçen bu bilim kurgu serisinde dahi ana
karakterimiz, savaşı bitirebilmek için göklere sahip olunması gerektiğini anlatıyor
ve daima oraya ulaşabilmek için mücadele etmemiz gerektiğini bize
hissettiriyor. Son olarak kendi üzerine bütün nefreti toplayarak insanların
kendisi olmadığı takdirde beraber, barış içinde ve yardımlaşarak bir daha böyle
bir felaket olmadan yaşayıp mutlu olabileceklerine inanıyor insanların. Acaba
Lelouch bu öngörüsünde haklı mıydı veya nerelerde hata yapıyordu sizce? Yoksa bundan
81 yıl öncesinde ölen “İstikbal göklerdedir ve Yurtta sulh cihanda sulh”
sözlerinin sahibi olan insan ile aynı hayali mi paylaşıyordu bilemeyiz sanırım.
Her zaman daha ilerisi için adım
atalım ve sürekli hata yapmayı, tam da bu sebep ile gelişmeyi de
unutmayalım. Hayatı yaşamak ve bundan
fayda çıkarmak bizim elimizde.

Yorumlar
Yorum Gönder