DRAGON BALL (SON GOKU)



   Herkese Merhaba,

   Umarım rahat ve mutlusunuzdur. Öyle olmasanız dahi olabilmek için uğraş vermenin ve bu yolda ilerlemenin, insanın algılarını açık tuttuğu kanısındayım. Şimdi gelelim yazımıza; bugün, birçok ülkede olduğu gibi bir zamanlar ülkemizde de yayımlanmış olan (tamamı değil ama bir kısmı) ayrıca büyük bir hayran kitlesine sahip Dragon Ball serisinin ana karakteri Goku’yu işlemeye ve ona dokunmaya çalışacağız.
   Öncelikle seri hakkında küçük bir bilgi verecek olursam Akira Toriyama tarafından 1984 yılında çizilmeye başlanan seri, 1986 yılında anime olarak gösterilmeye başlanmıştır. Ayrıca günümüzde Bleach, Naruto, One Piece gibi birçok uzun soluklu animenin ilham kaynağı olmayı başarmıştır. Ana karakterimiz Son Goku; dağda, doğa ananın tam kalbinde, muhteşem manzaraya sahip küçük bir kulübede, insanlıktan ve medeniyetten tamamen uzakta tek başına yaşayan bir çocuktur. Bir uzay kapsülü içerisinde başka bir gezegenden gönderilen Goku, hafızasını kaybetmiş ve manevi dedesi ile Dünya’da yaşamaya başlamıştır. 4-5 yaşlarında iken manevi dedesini kaybetmiş ve daha sonra tek başına yaşamaya devam etmektedir. Bu arada seri kendi bünyesinde uzay kapsüllerini, uçan araçları, küçük bir kapsülden evlere veya envai çeşit araçlara dönüşebilen aletleri ve ayrıca dinozorları, günümüzde nesli tükenmiş bir sürü hayvan ve canlı çeşitlerini aynı anda barındırmaktadır. Bir düşünelim bakalım bir zaman makinesi icat ediliyor ve biz bundan 200 milyon sene kadar geriye gidiyoruz ancak bu duruma ek olarak bulunduğumuz zaman dilimine şu an ki mevcut yılımızdan yaklaşık 1000 sene sonrasını getiriyoruz. Böyle bir ortamda sizce nasıl bir hayat olurdu ve biz nasıl yaşayabilirdik? Anime bu durumlara pek değinmiyor çünkü farklı bir işleyiş sistemine sahip ama Goku o ortamda tek başına nasıl bir düşüne içerisindeydi acaba? Fazlasıyla kuvvetli olan Dünya dışı karakterimiz 7 yaşında, hayvanları ve hatta dinozorları avlamaktadır. (Evet, yanlış değil tek başına avlamaktadır.) Ayrıca sonsuz bir iştaha sahip olması sebebi ile neredeyse her bölüm bitmek tükenmek bilmeyen iştahını kapatmaya çalışmaktadır. Bana göre bu anlar çoğu zaman fazlasıyla komik olmakta ve beni güldürmeye hatta kahkaha atmaya itmektedir. Canınızın sıkıldığı bir anda dahi oturup keyifle izleyebileceğinizi düşünüyorum ve bu nedenle öneriyorum. (Linklere tıklayarak ne demek istediğimi daha net anlayabilirsiniz. Link1: https://tenor.com/view/hungry-food-yum-starving-eating-gif-8759065, Link2: https://tenor.com/view/goku-eating-food-hungry-gif-5054716) Oldukça saf ve temiz bir kalbe sahip olan karakterimiz Goku, tek başına yaşaması sebebi ile Dünya’ya dair pek bir şey bilmemektedir. Hatta kız ve erkek kavramlarının dahi ne olduğu hakkında bir bilgisi bulunmamaktadır. Tabii buna küçük yaşını ve Dünya’dan izole olan yaşamını da eklersek pek de değişik bir durum olmayacaktır. Bu saf ve temiz karakterimizin Bulma isimli bir kız ile tanışmasının ardından birlikte geçirecekleri maceraları başlamış olur.
   Maceralarının amacı, seriye ismini veren Ejder Toplarının 7 tanesini toplamaktır. Çünkü her kim 7 topu bir araya getirebilirse Shen Long isimli bir ejderha ortaya çıkacak ve kişinin istediği herhangi 1 dileğini yerine getirecektir. Goku’nun ise hiçbir zaman o taraklarda bezi olmamıştır. İstediği hiçbir şey mi yoktu? Cevap hayır, elbette ki vardı. Fakat temiz yürekli karakterimiz Goku, hayattan zevk alan ve bir şeyleri kendisi veya arkadaşları ile beraber başarmak istediği için sanırım böyle bir şeye ihtiyaç duymadı veya kullanmak istemedi diyebiliriz. Acaba bizim elimizde böyle bir fırsat olsa veya Dünya’da böyle bir şey olduğu bilinse neler olurdu neler yapardık kendimiz, çevremizdekiler veya hiç tanımadığımız insanlar? İlk serinin sonlarına doğru büyüyen ve gençliğe erişen karakterimiz hiçbir zaman çocukluğundaki masumluğunu ve saflığını kaybetmiyor. Bizim istediğimiz de bunun gibi bir şey değil mi? Her zaman çocukluğumuzdaki o saflığı ve temiz yürekliliği koruyabilme… Gerçekten istiyor muyuz öyle kalmayı? Sürekli başkalarının değiştiğinden ve eskisi gibi olmadıklarından bahsetmek ne kadar adil acaba? Biz kendimiz hayalimizdeki çocuk gibi kalsak ne kadar üstümüze gelinirse gelinsin devam etsek duruşumuzda ve çevremizdekilere aktarsak bu etkiyi ama önce kendimize adil olsak… İnsan olarak ister istemez her gün iyi kötü bir sürü olay yaşayabiliyoruz ama gülmekten alıkoymamaya çalışıyorum kendimi. Goku’nun saflığı ve komikliği geliyor bazen ne kadar saf ya diye patlatıyorum kahkahayı çoğu zaman.
   Hayatta istediğimiz sürece yapamayacağımız şey var mı yok mu bilemem ancak bilebildiğim bir şey var ki her zaman (ancak biz gerçekten istediğimiz sürece) öylesine saf ve güler yüzlü olabiliriz. Hayatınızın her safhasında aklınıza o masum çocuğu veya başka çocukları getirin ve ister hafif bir gülümsemeyi yerleştirin yüzünüze isterseniz patlatın kahkahayı gitsin. Yazımı bitirmeden önce çok sevdiğim bir şarkıdan alıntı yapmak istiyorum ve hepinize huzurlu yaşamlar diliyorum.
“I believe in miracles they happen every day.”

Yorumlar